Çelik'ten AP Raportörü'nün Türkiye sözlerine sert tepki: Avrupa ekonomik dev, siyasi cüce!

ABD'nin yok ettik dediği tesisleri İran'ın boşalttığı anlar

Son dakika haberi: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MKYK Toplantısı'nın ardından açıklama yaptı. Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

İSRAİL'İN İRAN'A SALDIRILARI

"Nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılıyor. Sızıntı tehlikesi her an bölgeyi daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir.

İşin ilginci şudur: İran, nükleer anlaşmalara taraf bir ülke. İsrail ise nükleer silahları olmasına rağmen nükleer anlaşmalara taraf bir ülke değil. Buna rağmen, İran'ın nükleer silah üreteceğini öne sürerek saldırıyor. Cumhurbaşkanımız, 'Bölgemizde hiçbir ülkenin nükleer silahının olmamasını istemiyoruz' demişti.

Bu çatışmaların hiçbiri yokken, Birleşmiş Milletler'e katılım için gittiğimiz New York'ta birçok liderle görüşme yaptı Cumhurbaşkanımız. O zaman da Netanyahu'nun görüşme isteğini kabul etmişti. Orada da söylemişti, başkalarının nükleer silahlanmasına karşısınız ama kendiniz nükleer silah üretiyorsunuz diye.

İran tarafının açıklamalarından anlıyoruz ki onlar da müzakere devam ettiği için hiçbir saldırı olmayacağını değerlendirmişler. Ama İsrail'in doğrudan müzakere masasına saldırdığı görülmüştür.

"İSRAİL, NÜKLEER TESİSİ BAHANE EDİP SİVİL ALTYAPIYA SALDIRI YAPIYOR"

Hürmüz Boğazı'nın kapatılmasının petrol fiyatlarından tedarik zincirlerine kadar birçok olumsuz etkisi olacaktır. Ama burada nükleer tehlike ortadayken, nükleer tesislerin üzerine bomba yağdırılırken, bütün bölgeyi felakete sokacak şekilde İran bombalanırken iki şey dikkat çekiyor. Birincisi nükleer tehlike konuşulmuyor, Hürmüz Boğazı'nın kapatılması konuşuluyor. İkincisi saldırgan taraf İsrail olmasına rağmen, İsrail'in saldırganlığı hakkında konuşmayanlar İran'ın karşılık vermemesi gerektiğini söylüyor. Halbuki saldırıyı başlatan İsrail'dir. Bunlar, saldırgan tarafın korunmasından başka bir anlama gelmiyor. İsrail, bugün doğrudan hastane, üniversite gibi sivilleri etkileyen saldırılar yapıyor.

Nükleer mesele hedefinizdeyse, niye sivil altyapıyı vuruyorsunuz? İran'a yapılan her türlü saldırıyı kınıyoruz. İran'ın güvenliğini, toprak bütünlüğünü sonuna kadar savunuyoruz. İran iki ay içinde, üç ay içinde nükleer silah üretecek diyenlerin bunu son 10 yıldır sürekli söyledikleri görülüyor. 

"SORUN, NETANYAHU HÜKÜMETİNİN SALDIRGANLIĞIDIR"

7 Ekim'den sonra Netanyahu ilk yaptığı açıklamada 'Devid koridoru'nu kurmaktan bahsetti. Ortadoğu'nun haritasını değiştirmekten bahsetti. Suriye, Lübnan ve İran'a yapılan saldırılar aslında İsrail'in kendini savunma hakkı olarak kodlayanlar da bu tablo karşısında söyleyecek bir sözlerinin olmadığını fark etti. Doğrudan doğruya sorun Netanyahu hükümetinin saldırganlığıdır. Netanyahu hükümetinin soykırım şebekesi olarak davranmasıdır.

"TÜRKİYE, TEYAKKUZ HALİNDE GEREKENİ YAPTI"

Burada, olay olduğu andan itibaren hem Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla hem Silahlı Kuvvetler Türkiye'nin güvenliği açısından hem diğer birimlerimiz her türlü tedbiri almıştır. Hem karada, hem havada hem de denizde yapılması gerekenler Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yerine getirilmiştir. Aynı şekilde İstihbarat Teşkilatı, iç güvenlik birimleri görevlerini yerine getirmiştir. Bütün birimler teyakkuz halinde görevlerini yerine getirmiştir. 

Amerika'nın saldırısından sonra bütün bölgede derinlemesine bir tablo ortaya çıktı. Konu, İran'ın misillemesinin olup olmayacağı şekilde sunuluyor. Fakat bu sırada İsrail'in saldırganlığının devam ettiğini söylemek lazım. En tehlikeli konulardan bir tanesi, rejim değişikliği meselesinin bu şekilde konuşulmasıdır. Kimsenin, başka bir ülkeye saldırarak rejim değişikliğinden bahsetmesi mümkün olamaz.

Bugün, İsrail'deki sivilleri en güvensiz hale sokan Netanyahu hükümetinin saldırganlığıdır. İsrail için en büyük tehdit Netanyahu hükümetinin kendisidir. Eğer herhangi bir şekilde dünyada güç olan, uçak gemisi olan, bombardıman uçağı olan başka rejimleri değiştirmeye kalkarsak dünya bir cehenneme döner.

Her gün vahşette yeni bir güncelleme yapılmasının dünya tarafından kabul gören ya da zikredilen bir şey olmaması gerekir.

Rejim değişikliğinin Afganistan ve Irak'ta ne gibi sonuçlar doğurduğu, dünya için ne gibi maliyetler ürettiği herkes tarafından görüldü. İsrail tarafından yapılan propagandanın siyaset biçimine dönmemesi, daha önceki hataların tekrar etmemesi gerekir. 

Bütün bu gündemi takip ederken Türkiye, gündemine hakimdir. Türkiye, kendi politikalarını tutarlı ve güçlü bir şekilde yürütmektedir.

Bize sık sık sorulan sorulardan bir tanesi Terörsüz Türkiye hedefinde herhangi bir aksama olup olmadığıdır. Esasında görülmüştür ki, Terörsüz Türkiye hedefi konusunda bizim olgunlaşmış bir stratejimiz söz konusudur ve bu çerçevede önümüzdeki aylar içinde silah bırakmanın somut ve tam olarak gerçekleşmesi ve bunun sahada Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından takip edilmesi şeklindeki yaklaşımımız aynen devam etmektedir. Terörsüz Türkiye, aynı zamanda terörsüz bölge politikasına da ilham verecek demiştik. Bölgemizde terör örgütleri birtakım güç odakları tarafından kullanılmaktadır. Pek çok güç odağı, vekalet savaşı çerçevesinde bölgemizi terör örgütleri tarafından dizayn etmeye çalışmaktadır. Terörsüz Türkiye hedefi, hem ülkemiz hem de bölgemiz için son derece yerinde bir strateji. Çalışmalarımızı öngördüğümüz takvim ve uygulamalar çerçevesinde sürdürüyoruz. Bugün artık gelinen aşamada terör örgütünün silah bırakması ve bu silah bırakmanın doğrulama mekanizması tarafından teyit edilmesi hedeftir. 

"ŞAM'DAKİ KİLİSE SALDIRISI, BÖLGEDEKİ GELİŞMELERDEN BAĞIMSIZ DEĞİL"

Bu olaylar başladığından beri birilerinin bölge üzerinden birtakım oyunlar oynarken aynı zamanda Türkmenleri, Arapları, Kürtleri, Sünnileri, Alevileri, Ezidileri karşı karşıya getirmek suretiyle çok yönlü bir stratejiyi güttüğünü görüyoruz. Böyle stratejilerle bölge halkları kaybetmiştir ama sömürgeci odaklar kazançlı çıkmıştır. Her türlü provokasyonu reddediyoruz. Dün Şam'da bir kiliseye yapılan saldırı, bölgedeki gelişmelerden bağımsız değildir. Saldırının DEAŞ tarafından yapıldığı istihbarat tarafından doğrulandı ama arkasında kimlerin olabileceği yönünde yüksek bir deneyimimiz var. Mezhebi, dini, etnik aidiyeti ne olursa olsun bölge halklarının arasında duvarlar örülmesene müsaade etmemek şeklindeki kararlılığımızı takip edeceğiz.

"AVRUPA BİRLİĞİ EKONOMİK DEV, SİYASİ BİR CÜCE"

(Avrupa Parlamentosu Raportörü'nün 'Avrupa Birliği'ne giden yol Silivri'den başlıyor, Baykar'dan başlamıyor' açıklaması) Bu raportörlerin yazdığı raporlardan da görüyoruz ki adrese teslim köşe yazılarını bir araya getirerek rapor yazıyorlar. Bunların gerçeklikle hiçbir ilgisi yok. Bize dönük eleştirileriniz varsa o zaman buyurun diyorsunuz. İlgili faslı açalım diyorsunuz. Faslı açtıktan sonra içeriğini dolduramazsak zaten faslı kapatmazsınız. Ama doldurursak kapatırsınız yeni bir fasla geçersiniz. Faslı açmıyorlar, konuşmaktan korkuyorlar. Bu raportörü alın Avrupa Birliği'nin herhangi bir mekanizmasından güvenlikten sorumlu bir konuma getirin, dünyada ilk ziyaret edeceği yer Baykar'dır. İHA-SİHA meselesinde nasıl işbirliği yapılacağını düşünecektir. Bugün Avrupa Birliği ekonomik dev ama siyasi bir cüce haline geldiyse, bu yaklaşım yüzündendir. 

"ÖZGÜR ÖZEL'İN YÖNETTİĞİ KRİZ YOK"

Sayın Cumhurbaşkanımıza, partimize karşı kullandıkları çirkin ifadeler, içinde bulundukları durumu örtbas etmeye yöneliktir. Kurultay ve İstanbul'da yürütülen yolsuzluk soruşturmasındaki iddiların tamamı, CHP'lilerin CHP'liler hakkındaki iddialarıdır. Bugün de itirafçı olanlardan tutun da konuşanların hepsi CHP'li. Şimdiki CHP yönetiminin, partinin içine düştüğü bu tabloyla ilgili gerçekçi bir değerlendirme yapması gerekir. Bir partinin düştüğü hale bakın.

İkincisi, Cumhurbaşkanımız çok uzun zamandır dış politikada seçimle iş başına gelmiş liderler içinde en tecrübeli liderdir. Bütün dünyadaki liderler tarafından bütün diplomatik zeminlerde de Cumhurbaşkanımızın birikimi dile getirilmektedir. Uluslararası bir kriz olduğu zaman ülkenin başında kimi görmek istersiniz sorusunda Cumhurbaşkanımız ifade edilmektedir. Sayın Özgür Özel'in yönetmeye çalıştığı tek kriz, CHP'nin kurultayıyla ilgili iddialar ve yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili kriz. Onları da yönetemiyor. Şimdiye kadar defalarca Sayın Özgür Özel, danışmanları ve konuşmaları vasıtasıyla son derece vahim dış politika hataları yaptı. Mavi Vatan'a karşı çıkanlar CHP'liler. Bugün İsrail'in İran'a saldırı karşısında İran'ın Türkiye için nükleer tehdit olabileceği ve saldırının iyi olabileceği yönünde yazı yazanlar CHP'liler. Suriye'deki operasyonlarla ilgili eleştiri getirenler de onlar. Libya'da bize saldıran tarafı tutan ve bizimle hareket eden tarafa karşı tutum getirenler onlar. Burada, hiçbir CHP yönetiminde olmadığı kadar büyük bir savrulma var. CHP ile pek çok fikirde ayrışırız ama Türkiye'nin menfaatleri söz konusu olduğunda böyle şeyler asla görülmemişti.

Burada devlet sorumluğu olan kişinin, ana muhalefette bile olsa yapması gereken şey, -istediği konuda istediği eleştiriyi getirebilir- iç cephenin güçlendirilmesine katkı sağlamak için yaklaşım üretmekir.

Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü diplomasinin dünyada ve Türkiye'de herkes kıymetini biliyor, Sayın Özgür Özel hariç."

Kaynak: HABER7.COM