Gündem

Öğretmenler Günü'nde Nurettin Topçu'yu anmak:  Eğitimde anlam arayışının öncüsü

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vehbi Ünal Anadolu ve İslam medeniyeti sentezi için çabalayan, 'Hareket' dergisinin kurucusu, sosyolog, felsefeci, yazar ve öğretmen Nurettin Topçu'yu yazdı.

Öğretmenler Günü'nde Nurettin Topçu'yu anmak:  Eğitimde anlam arayışının öncüsü
24-11-2025 10:28
Google News

Prof. Dr. Vehbi Ünal yaklaşık kırk yıl boyunca öğretmenlik yapan fikir ve ahlak adamı: Nurettin Topçu'yu "Öğretmenler Günü'nde Nurettin Topçu'yu Anmak:  Eğitimde Anlam Arayışının Öncüsü" başlığıyla kaleme aldı.

İşte Prof. Dr. Vehbi Ünal'ın o yazısı:

Öğretmenler Günü'nün kutlandığı bugün, yaklaşık kırk yıl boyunca öğretmenlik yapan ve bu mesleğin ne denli kutsal bir sorumluluk taşıdığını anlatan Nurettin Topçu'yu anmak istiyorum. Ayrıca bu yazı, günümüz eğitimcileri olarak bizler için çok önemli hususlar içermektedir.

Topçu, Avrupa'da eğitim görmüş, kültürel şoklar yaşamış ve kendi kültürüne, insanına, toplumuna bir şeyler vermenin ıstırabını sürekli taşımış bir düşünür, öğretmen ve filozoftur. Doğu'yu ve Batı'yı iyi bilen duruşuyla, kendine özgü fikirleri nedeniyle bedel ödeyen nadir münevverlerdendir. Fransa Sorbonne'da "İsyan Ahlakı" tezi ile felsefe doktorası alan ilk Türk öğrencidir. Başarısından dolayı kendisine çeşitli ödüller teklif edildiğinde, "Bunların hiçbirini istemiyorum, sadece Türk bayrağının akşama kadar orada dalgalanmasını istiyorum" diyecek kadar ülkesine ve bayrağına âşık bir dava adamıdır.

Akıl ve gönül insanı olan Nurettin Topçu, bir duruşun, mücadelenin, fedakârlığın ve cesaretin adıdır. Topçu sadece sorunları dile getirmemiş, çözüm önerileri de sunmuştur. Bu çerçevede çıkış yolu olarak ne Doğu'yu ne de Batı'yı rehber olarak görmüştür. Bin yıllık tarih içinde yoğrulan Anadolu'da "ahlaki bir nizam" kurmak istemiştir. Topçu'nun düşünce dünyasında ahlak, realiteye boyun eğme değil, hak ve hakikat uğruna ona isyandır. Onun için tezine “İsyan Ahlakı” ismini vermiştir. Ahlak eğitimi olmadan vicdan eğitiminin olamayacağını belirtir. Onun sunduğu sistem, insan ve ahlak merkezli bir dünya görüşüdür.

Tek parti döneminin sakıncalı bulup üniversitelerde görev vermediği, ancak buna rağmen devletine ve insanına küsmeyen bir akademisyendir. Hareket Dergisi'nde yayımladığı "Çalgıcılar" başlıklı yazısı nedeniyle iki kez sürgüne gönderilen çilekeş bir öğretmendir.
Topçu, öğretmenliği bir adanmışlık mesleği olarak görür. Ona göre öğretmenlik, iş olmaktan ziyade dava haline gelmesi gereken manevi bir görevdir. Öğretmen, maddi kazançtan çok topluma ve geleceğe hizmet etme bilinciyle çalışmalıdır. Bu anlayışı gösteren çarpıcı bir anekdot vardır: 1956-1957 yıllarında İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde ders verirken, üç aylık ek ders ücretini almadığı için muhasebe memuru, İstiklal Şairi Mehmet Akif'in talebesi olan müdür Mahir İz'e şikâyette bulunur. Mahir İz Hoca, Topçu'yu odasına çağırarak durumu izah eder ve "Ne diyorsunuz Nurettin Bey! Siz devletten daha mı zenginsiniz? Bu sizin hakkınız. Sevap kazanmak istiyorsanız parayı alın, fakirlere dağıtın. İmzayı atın da muhasebeci zimmetten kurtulsun" der. Nurettin Topçu ise gülümseyerek şu karşılığı verir: "Hocam, siz bu konuyu benden daha iyi biliyorsunuz, dediğiniz doğru ama burası bir din mektebi. Ben de buraya ibadet aşkıyla geliyorum. Biliyorsunuz ki ibadet para için yapılmaz. Ben o parayı aldıktan sonra ha yemişim ha fakir fukaraya dağıtmışım, ne fark eder?". Bu durum Nurettin Topçu’nun samimiyetini, görev aşkını, maddi bir beklentisinin olmadığını, ilkeli duruşunu ve idealizmini göstermektedir. 

Topçu, "mektepten millet" anlayışını benimser. Başka bir deyişle, maariften toplumu görür. Günümüzdeki sosyal meseleleri, karışıklıkları, çatışmaları gördükçe ne kadar önemli bir anlayışı tavsiye ettiği daha iyi kavranabilir. Eğer bugün toplumda iltimas, rüşvet, hırsızlık, haksızlık, ihanet, aldatma varsa bunun nedeni eğitimdeki aksaklıklarda görür. Başka bir ifadeyle suçlu çocuk yoktur, suça sürüklenen çocuklar vardır. O eğitimi ve insan yetiştirmeyi sadece mektep duvarlarıyla sınırlı tutmaz.

Topçu, Müslümanları ve insanlığın durumunu hep düşünmüş, sorgulamış ve ıstırabını çekmiş, kendisine dert edinmiş, önce iğneyi kendine batırmış bir kişidir. Bu bağlamda yaşanan sorunların temelinde eğitimi görmüştür. Sorumluluğun büyük çoğunluğunu da eğitim sistemi ve öğretmenlerde olduğunu söylemiştir. Kapitalist sistemin insan yetiştirme derdinin olmadığını, insanı makinenin kölesi ve tüketimin esiri haline getirdiğini, mevcut eğitim sisteminin de kapitalizme eğitimli müşteriler yetiştirdiğini ifade etmiştir. Modern kapitalist sistemde eğitim, özünden koparılarak para kazanma, statü edinme ve kariyer yapma gibi araçsal hedeflere indirgenmiştir. Bu sistem, eğitimi rekabet ve bireysel başarı ekseninde yeniden kurgulamakta, böylece 'insan olma'nın özünü unutturmaktadır. Sürekli sınavlar ve ödül mekanizmaları, öğrencileri bencilliğe yönlendirirken toplumsal dayanışma ruhunu da aşındırmaktadır. Sonuçta bu sistem, insanı maddi çıkarlara esir eden, manevi derinlikten yoksun 'ruhsuz nesiller' yetiştirmektedir.

Bugünkü medeniyetin bütün çabası suni ihtiyaçlar üretmek ve insanları buna inandırmak değil mi? Yine aynı şekilde çocuklarımızı, para kazanma hırsıyla boğulmuş, bu tutkuya esir olmuş bireyler olarak yetiştirmiyor muyuz?  Günlük konuşmalarımızın, sohbetlerimizin ne kadarı insanların erdem kazanması, ne kadarı kazandıklarımız ve alışverişlerimiz hakkında? Çocuklarımızı okula iyi insan olsunlar diye mi gönderiyoruz, yoksa iyi bir maddi kazanç elde etsinler diye mi? Önceliğimiz nedir? Ya da eğitim kurumlarımızdan iyi bir insan olmaları konusunda beklentimiz ne kadar gerçekçi?
Topçu'nun önceliği karakterli, onurlu, şahsiyetli, iradeli, ahlaklı bir insan yetiştirmektir. Onun eğitim anlayışının temelinde ahlak vardır. Mevcut eğitim sisteminin önceliği ise başarı odaklı, pragmatist, iyi bir meslek sahibi ve iyi bir vatandaştır. Bugün toplumda yaşanan, siyasetten ticarete, aile hayatından toplumsal yaşama kadar bir kirlenme söz konusuysa, eğitimdeki bu önceliğe daha fazla dikkat etmemiz gerektiğini göstermektedir.
Öğretmene gelince, hayatımızın bir döneminde bizlerin ellerini tutan, hayata hazırlayan, yol gösteren ve hayatın gerçeklerini öğreten kişidir. Öğretmen sadece bilgi aktaran değil, karakter inşa eden kişidir. Çünkü bilgiyi kitaplardan da öğrenebiliriz. Bilgiye ulaşımın kolaylaştığı ve sıradanlaştığı günümüzde, öğretmenin bilinç aktarma konusundaki rolü daha iyi anlaşılmaktadır.