Eğitim

Türkiye'nin bilgi ve sınav odaklı eğitim sisteminin geleceği

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, Maarif Platformu ve İnsan Vakfı'nın ortaklığıyla 'Yeni Bir Ölçeme Değerlendirme Vizyonu Çalıştayı' düzenlenecek.

Türkiye'nin bilgi ve sınav odaklı eğitim sisteminin geleceği
16-05-2025 18:08
Google News

Enderun Özgün Eğitimciler Derneği, Maarif Platformu ve İnsan Vakfı'nın ortaklığıyla "Yeni Bir Ölçeme Değerlendirme Vizyonu Çalıştayı" düzenlenecek. 17-18 Mayıs'ta İnsan Vakfı Bursa Şubesi'nde düzenlenecek çalıştayda, eğitimde ölçme ve değerlendirme sistemi masaya yatırılacak.

Maarif Platformu Başkanı ve Çalıştay Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Osman Çakmak Çalıştayın amaç ve çerçevesi hakkında şu bilgileri verdi:

 Maarif Platformu, Enderun Özgün Eğitimciler Derneği ve İnsan Vakfı iş birliğiyle 17 Mayıs 2025 tarihinde hayata geçireceğimiz "Ölçme Değerlendirme Vizyonu Çalıştayı"nda, Türk eğitim sisteminin sınav odaklı ölçme değerlendirme anlayışını kapsamlı bir şekilde ele alıyoruz. Mevcut sistemin, milyonlarca öğrencinin farklı öğrenme stillerine ve yeteneklerine uyum sağlamayan, "tek tip elbise" mantığıyla işleyen bir "fabrika bandı" gibi olduğu tespitini yapmaktayız. Bu yaklaşım, öğrencilerimizin bireysel farklılıklarını ve çeşitli öğrenme ihtiyaçlarını göz ardı eden, standardize edilmiş bir yapıyı temsil etmektedir.

Gündemdeki "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin sunduğu yenilikçi eğitim vizyonuna rağmen, merkezi sınavların ("gölge devleri" olarak nitelendirdiğimiz LGS ve YKS gibi) bu modelin hedeflerini gerçekleştirme potansiyelini sınırlama hatta sıfırlama riski taşıdığını görmekteyiz. Merkezi sınav sistemine yönelik çözüm üretilmeden atılacak adımların, henüz rayları döşenmemiş bir hızlı trenin yolculuğuna benzeyeceği aşikardır. Zira modelin uygulama aşamasında olduğu bu süreçte, mevcut sınav sisteminin baskın etkisi,   dönüşümü engelleme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, çalıştayımızda mevcut ölçme değerlendirme sistemini  inceleyerek, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin vizyonuyla uyumlu, daha esnek ve öğrenci odaklı bir yapıya nasıl kavuşturabileceğimizi de tartışacağız.

Çünkü modelin temelini oluşturan keşif, faaliyet, beceri ve değer odaklı eğitim anlayışı, mevcut sınav sisteminin "betonarme bir kale duvarı" gibi aşılması güç bir engelle karşı karşıyadır. Merkezi sınavların dar kapsamlı ve bilgi odaklı yapısı, modelin daha bütüncül ve öğrenci merkezli yaklaşımıyla temel bir çelişki içindedir.  

Sonuç olarak, çalıştayının temel amacını oluşturan merkezi sınav yapısının "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi ve öğrencilerin  beceri ve "marifetlerini" ve "değerlerini" de kapsayacak bir ölçme değerlendirme sistemine geçilmesi zorunluluğu vardır.  Eğitimdeki "tek tip elbise" anlayışından vazgeçilerek, her öğrencinin bireysel özelliklerine uygun, "üzerine tam oturan" bir ölçme değerlendirme sisteminin oluşturulması, çalıştayın  temel beklentisidir.   

Tek Tip Elbise

Bakanlığın müfredatı "atom mühendisliği projesi" gibi en ince detayına kadar çizmesi, öğretmeni bir "emir eri" konumuna indirgemektedir. Oysa MEB, yıl sonunda öğrencinin cebine koyması gereken "bilgi anahtarlarını" ve "beceri alet çantasını" belirleyip gerisini, öğrencisini en iyi tanıyan, onlara "yerel şiveyle" en iyi şekilde ulaşabilecek öğretmene bırakmalıdır. Devlet, vatandaşına ve "kaptanı" olan öğretmenine güvenmek zorundadır.

Bu "tek tipçilik", "süper zekâlı" öğrencileri "cüce yarışında birinci gelmek" gibi bir anlamsızlığa mahkûm etmekte, onların "tembellik virüsü" kapmasına neden olmaktadır. Üniversitelerimiz dahi "tek tip fabrika" gibi aynı "standart ürünleri" çıkarmakta, bu çağın "rengarenk" meslek ve bireysel farklılıklarına cevap verememektedir.

 Mevcut eğitim sistemimiz, her öğrenciyi aynı "kalıptan" çıkarmaya çalışan, "tek beden herkese uyar" mantığıyla hareket eden, ancak milyonlarca farklı renkte çiçeğe aynı vazoyu dayatan bir anlayışın ürünüdür. Bu "eğitim birliği" anlayışı artık "mezara gömülmeli", yerine her bölgenin kendi ihtiyacına göre şekillenecek yapılar teşkil edilmelidir.

Yozlaşmanın asıl kaynağı  "tekelci müfredat" ve onun doğal sonucu olan "bilgi putperestliği" ile "sınav canavarıdır". Bu "müfredat mafyası", ders kitabı yazımını "altın musluklu bir rant çeşmesine" çevirmekte, özel ders ve kurs sektörünü beslemekte, devletin kasasını olduğu kadar velilerin cüzdanını da  "delik deşik" etmektedir. İlkokuldan itibaren merkezi sınavlara "kilitlenen" çocuklar sosyal hayattan "uzaylı gibi" uzaklaşmakta, aileler "gölge müfredatın" ek masraflarıyla "yangın yerine" dönen cepleriyle baş başa kalmaktadır. Bu "sömürü düzeni", eğitimi "kripto yapıların" etkisine açık hale getirmektedir.

Sınav Dopingli Başarının Acı Reçetesi

Çalıştayımızın bir diğer önemli odak noktası da, adına "başarı" dediğimiz o tılsımlı kelimenin içini nasıl doldurduğumuzdur. Mevcut "Başarı" anlayışımız, maalesef öğrenmeyi bir yarış atı gibi sadece finiş çizgisine, yani sınavda üç fazla netle komşunun çocuğunu geçmeye odaklıyor. Çocuklarımızın bereketli fikir pınarları kuruyor, problem çözme kasları zayıflıyor. Diploma, kariyer, makam hedef olunca; iman, tevazu, edep gibi değerler "modası geçmiş" eşyalar gibi sandığa kaldırılıyor.

Bu "kazan da nasıl kazanırsan kazan" anlayışı, ahlakı  soyup posasını çıkarıyor. Rekabetin zehri, çocuklarımızı "benim zaferim, onun gözyaşı" anlayışına itiyor. Omuzlarındaki "ya başaramazsam" kaygısı, öğrenme hevesini bir "mum gibi" üfleyip söndürüyor. Sınav odaklılık beyni "bilgi hamalı" yapıyor.

Fıtratın İzinde ve Erdemin Peşinde Sınavların Yeniden Yapılandırılması

Peki, bu "çıkmaz sokağın tabelasını" ne zaman değiştireceğiz? Başarıyı sadece parlak karneye değil, çocuğun ahlakına, vicdanına, "insan olma" yolculuğundaki gayretine de endeksleyen bir terazi kurmalıyız. Tıpkı Selçuklu ve Osmanlı medreselerindeki "icazet" gibi; sadece bilgi değil, irfan, edep ve topluma faydalı olma ehliyeti de aranmalıdır. Her çocuğun "fıtrat" denilen o eşsiz özünü keşfetmesine yardımcı olmalı, onları tek tip bir "üretim bandından" geçirmemeliyiz.

Bu bağlamda,  çalıştayımızda aşağıdaki temel konuları ve "gözlükleri çıkararak" bakacağımız çözüm yollarını tartışmaya açacağız:

Çalıştayda "Neşter Vurulacak" Başlıca Konular:

"Tek Tip Elbise"den Kurtuluş: Eğitimde Yerelleşme ve ÖzerklikMerkeziyetçi anlayışın ve "eğitim birliği" tekelinin terk edilmesi.Her bölgede özerk "eğitim cumhuriyetleri" veya "bilgi fabrikaları" modelinin tartışılması (ilkokuldan üniversiteye, YÖK dahil).Müfredatın "Crtl+C, Ctrl+V" mantığından çıkarılıp, yerel ihtiyaçlara ve okulun "kendi mutfağına" göre şekillendirilmesi.Sınavların Kıskacındaki "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli": Acil Yapılandırma İhtiyacıLGS ve YKS gibi merkezi sınavların, keşfe, faaliyete, beceriye ve değere dayalı eğitim modelleri üzerindeki "engelleyici" etkisinin analizi.Sınav sisteminin, sadece bilgiyi değil, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'nin hedeflediği yetkinlikleri, becerileri ve değerleri ölçecek şekilde "yeniden formatlanması". Başarının Yeniden TanımlanmasıSınav puanı ve diploma odaklı "başarı" anlayışının eleştirisi.Ahlaki, vicdani, sosyal ve duygusal gelişimi içeren çok boyutlu, "insan-ı kamil" hedefine yönelik bir başarı tanımı.Rekabet yerine işbirliğini, "elalem ne der" zekası yerine duygusal ve ahlaki zekayı öne çıkaran bir yaklaşım.Öğretmene Güven, Öğrenciye Nefes: Pedagojik SerbestlikÖğretmenin "emir eri" değil, "kendi işinin patronu" ve "kaptanı" olması."Bilgi anahtarları" ve "beceri alet çantası" hedefleri dışında öğretmene metodolojik özgürlük tanınması.Her öğrencinin "farklı şarj olma" hızına ve öğrenme stiline uygun esnek yaklaşımlar.Farklı Yeteneklere Farklı "Kulvarlar": Kişiye Özel Eğitim ve Tematik Üniversiteler"Herkes aynı hamurdan yapılmadı" ilkesiyle, farklı zorluk seviyelerinde "büfe gibi" çeşitlendirilmiş müfredatlar."Süper zekâlı" öğrencilerin körelmesini önleyecek, potansiyellerini açığa çıkaracak mekanizmalar.Üniversitelerin "tek tip fabrika" olmaktan çıkarılıp, "tematik üniversiteler" ile çeşitlendirilmesi."El işi, göz nuru" temel beceri eğitiminin anaokulundan itibaren eğitimin "temel harcı" olması."Müfredat Mafyası" ve "Sınav Canavarı" ile Mücadele:Tek tip ve merkeziyetçi müfredatın yarattığı "rant çeşmesi" (ders kitapları, kurslar) ve "gölge müfredat" sorununun çözümü.Devlet kitaplarının işlevselliği ve kullanımının yeniden değerlendirilmesi.Çocuklar üzerindeki aşırı sınav baskısının ve psikolojik etkilerinin azaltılması.

80 milyonluk bir ülkeyi, tek bir merkezden sınavlarla ve merkezi bürokrasiyle yönetmeye çalışmak, yalnızca eşitsizliği artırmakta ve tüm yanlışlıkların temelini oluşturmaktadır. Bu yaklaşım; bölgesel farklılıkları yok sayan, öğrenciyi ve öğretmeni aynı kalıba sokan bir anlayışın ürünüdür.

Ölçme ve değerlendirme sistemimiz, bu merkeziyetçi yaklaşımın en sancılı alanıdır. Milyonlarca öğrenciyi aynı sınavla, aynı ölçütlerle değerlendirmek; ne adil olabilir ne de gelişimi teşvik eder. Her öğrencinin farklı şartlarda, farklı imkânlarla yetiştiği bir ülkede, herkesi tek bir sınavla “ölçmek” aslında hiç kimseyi doğru ölçmemektir. Bu yüzden, sınavların belirleyiciliğini azaltmanın yolu; ülkeyi bölgesel eğitim modelleriyle yapılandırmak ve ihtiyaçlara göre çeşitlendirilmiş ölçme-değerlendirme araçları kullanmaktır. Yerelin dinamiklerine göre şekillenen esnek sistemler, öğrencilerin gerçek potansiyelini ortaya çıkaracaktır.

Çözüm

Her bölgede, ilkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim gemilerini yönetecek, YÖK’ü bile kendi “bölge limanına” demirletecek   kendi “bilgi fabrikaları” kurmaktır. Bu fabrikalar arasında filizlenecek “tatlı bir rekabet” ise bilimde, sanatta, eğitimde nice “şampiyonluklar” doğuracaktır.

Bütün meselenin özünde insanımıza güvensizlik ve  “özgürlüklerin kısıtlanması” yatıyor. Bürokrasi ve merkeziyetçilik, bitmek bilmeyen bir “grip salgını” gibi sorun ve çaresizlik üretiyor. Oysa çare, insana, yani “ağrıyı çeken” halka ve onun “kaptanı” olan öğretmene güvenmekte; onların özgürlüklerini “prangalamamakta” gizlidir. Halkı “cahil sürüsü” gibi görüp çözümden dışlamak, felakete davetiye çıkarmaktır. Bırakın halk, üniversite rektörleri ile, eğitim fakültesi dekanları ile,   valilerle, milli eğitim müdürlerine ve okul müdürleri ile  kendi “tezgahında” ihtiyacına göre eğitimi nasıl yapılandıracağını göstersin!

Ve en önemlisi, öğretmenler! Bakanlığın ve ilgili müdürlüklerin, müfredatı “hangi gün hangi konu işlenecek” diye “ferman buyurması” yerine, sadece bir “yol haritası”, bir “tavsiye” sunması yeterlidir. MEB, yıl sonunda öğrencinin “zihin heybesine” atması gereken “bilgi ve beceri tohumlarını” işaret etsin; gerisini öğretmenin “ustalığına” bıraksın. Neden her öğretmen dersi aynı “pilav tarifiyle” pişirmek zorunda olsun? Bırakın serbest  kalsınlar da, adam yerine konulduğunun farkına varsınlar. Öğrencilerine en iyi bildikleri “yerel lezzetlerle”, kendi “enstrümanlarıyla” ulaşsınlar. Kimse “emir eri” olarak verimli olamaz; öğretmen “kendi işinin patronu” olmalıdır.

Sanılmasın ki bunun için tüm sistemi “dinamitlemek” gerekiyor. Hayır! Tek gereken, “kafa yapısını” değiştirmek, “vatandaş yanlış yapar” paranoyasından vazgeçip “güven” düğmesine basmaktır. Güvenmiyorsan da “emniyet kemerini” takarsın; yani denetim mekanizmasını çalıştırırsın. Ama en baştan “aman düşecek” diye çocuğu hiç yürütmemek, onu ömür boyu “emeklemeye” mahkûm etmektir.

Kaynak: HABER7.COM

#ESHAHABER.COM.TR #haber #gündem #sondakika #news #press #worldnews
Editor : Eshahaber
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Hava Durumu
Yol Durumu
Yol Durumu
ARŞİV ARAMA
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3386+53
2Fenerbahçe3378+51
3Beşiktaş3358+20
4Samsunspor3357+12
5Başakşehir FK3351+6
6Eyüpspor3450+5
7Göztepe3347+13
8Trabzonspor3346+11
9Kasımpaşa3346+1
10Konyaspor3446-3
11Kayserispor3344-8
12Antalyaspor3343-22
13Gaziantep FK3342-5
14Çaykur Rizespor3340-13
15Alanyaspor3338-10
16Sivasspor3435-13
17Bodrum FK3335-13
18Hatayspor3320-31
19Adana Demirspor33-2-54